tag:blogger.com,1999:blog-61611889805860985582024-02-07T09:37:21.359+03:00filler asla unutmazher insan kendi romanın kahramanıdır...YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.comBlogger7125tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-53242759090448153082015-10-04T21:38:00.000+03:002015-10-04T21:38:01.671+03:00-miş Gibi<div class="MsoNormal">
Gözlerini gri gökyüzünde gezdirdi. Güneşli bir gün olmasını
umuyordu oysa. Güzel bir gün batımı bile olabilir düşüncesiyle fotoğraf
makinesini yanına almıştı. Boşu boşuna yük ettim makineyi kendime diye geçirdi
içinden bu esnada deniz ile gökyüzü arasında ki ufuk çizgisini ayırt etmeye
çalışıyordu öylesine iç içe geçmişlerdi ki normal bir zamanda keskin bir
şekilde bir birinden ayrılan deniz ve gökyüzü bir bütün olmuştu. Denizdeki
balıkçı tekneleri gökyüzünde yüzüyordu adeta. Dayanılmaz bir uçma isteği hissetti
yüreğinde yanaklarında süzülen rüzgârı hayal edebiliyordu. Bir kuş olsaydım
yapacağım son şey yere konmak olurdu dedi ama yanındakilerin hiç biri duymadı
dediklerini. Pek bu dünyaya ait değil gibiydi zaten boşlukta asılı kalmış gibi
elinde olmaksızın bir yerlere akıyordu. Mutluymuş gibi, eğleniyormuş gibi,
huzurluymuş gibi, dertsizmiş gibi yaşıyormuş gibi yapıyordu nefes bile
almıyordu aslında alıyormuş gibi yapıyordu. Maksat dostlar alış verişte olsun
derler ya o hesap. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Arkasından gelen ses ile irkildi “Daha ne kadar gökyüzüne
bakacaksın? Yol ver de geçelim.” Yüzünde eğreti duran bir gülümsemeyle özür
dileyerek evli olduğunu düşündüğü çifte yol verdi. Göz ucuyla adamın sinirli
olduğu her halinden belli olan yüzüne baktı. Suçluluk hissetti hep böyle oluyordu
nedense başkalarının yerine üzülüyor, suçluluk duyuyordu. </div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Güneş batmadı o gün belki dünyanın başka bir yerinde çok
güzel bir şekilde, izleyenlerde hayranlık uyandırarak nazlı nazlı batıyordu ama
orada güneş batmadı, gün karanlıkla buluştu usul usul. <a href="https://www.blogger.com/null" name="_GoBack"></a></div>
YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-54523293773206744052011-08-11T04:29:00.000+03:002011-08-11T04:29:49.977+03:00Talihsizlik, Sabırsızlık, Sebatsızlık ya da her neyseSaat 21:30 suları teyzeme gitmek amacıyla hazırlıklara başlıyorum. Malum kış günü hava soğuk sağlam giyinmek lazım. Meteorolojide uyarmış yağmur yağacak diye, yollar bomboş önce düşünüyorum evin yakınından geçen minibüse mi binsem diye sonra vazgeçiyorum indikten sona çok yol yürüyeceğim bahanesiyle. Eve daha yakın mesafeden geçen başka bir minibüse binmek maksadıyla yürümeye başlıyorum farkında değilim sanki yürüdüğüm yolun az önceki minibüsten inince yürüyeceğim yol kadar olduğunun. Çiseleyen yağmur altında bir süre daha yürüdükten sonra başlıyorum beklemeye ama ne gelen var ne giden uzunca bir süre bekledikten sonra diyorum ki madem buraya kadar geldim ineyim daha aşağıya oradan otobüse bineyim bir o kadar daha yürüdükten sonra geliyorum otobüs durağına (bu arada yürüdüğüm mesafe çoktan teyzemin evine olan mesafeyi aşmış durumda) ve sabırsız bekleyişime tekrar başlıyorum. Yok bir terslik var bu akşam bende sabah tersimden mi kalktım ne... Sinirleniyorum gelmeyen otobüse ve metrobüs durağına yöneliyorum. Gişeden durağa geçtiğim esnada otobüs ile göz göze geliyoruz benim duraktan ayrılmamı beklermiş gibi damlamış hemen ... Sinirlenmeyeceğim... Hayır ardan geçen altı aya rağmen hala sinirli değilim... Ne alakası var canım sinirimden yayımlamamazlık yapmadım yazıyı. Kimi kandırıyorum aklıma geldikçe o gece hala tüylerim diken diken oluyor. On dakikalık yol bir buçuk saat sürdü üstüne de teyzemin evine yürüyerek gidebilecek kadar yol yürüdüm...<br />
<br />
Görüldüğü üzere insanoğlu bazen çok saçma kararlar verebiliyor ve işin en garip tarafı bir saçma karardan sonra durumu telafi etmek için alınan kararlarda aynı saçmalıkta oluyor.YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-22483119280775181432011-02-17T00:12:00.001+02:002011-02-17T00:15:43.190+02:00Bıçak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE8W_nDM46UMZkVfnQKuj36icXqKN1SCClRQHxa4yJ-LwhW9Ngnmx1xRQr3PO7JcWZpQO1vOXnLKMfblQVh0YUwx2mBmgTt2v_3cg1Ey4Vtr8kVpTr5mKwVyFOatx3koNxM4XzCVuAMC4/s1600/bicak.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE8W_nDM46UMZkVfnQKuj36icXqKN1SCClRQHxa4yJ-LwhW9Ngnmx1xRQr3PO7JcWZpQO1vOXnLKMfblQVh0YUwx2mBmgTt2v_3cg1Ey4Vtr8kVpTr5mKwVyFOatx3koNxM4XzCVuAMC4/s200/bicak.jpg" width="178" /></a></div>Titreyen elleriyle bıçağın sapını kavradı. Aynı anda tüm vücuduna yayılan dehşet dalgası bir an için kanını dondurdu. “Yapamayacağım…” dedi kendi kendine. Hemen ardından bu düşünceleri zihninden kovdu. Bıçağın sapını daha sıkı kavrayarak yukarıya kaldırdı. Biran gözlerinin yansımasını gördü bıçağın soğuk çeliğinde, tekrar ürperdi ve yeni bir titreme dalgası geçirdi vücudu ama bu defa daha kısa sürmüştü. “Yapamazsın bunu…” dedi kafasındaki ses. “Başaramazsın…” yeter… diye bağırdı. Sesi gecenin içinde kaybolurken söyledikleri karşısında tüyleri diken diken oldu. Kararını vermişti ve biran önce uygulamalıydı. Aksi takdirde bir daha yapamayacaktı, bir daha gösteremeyecekti aynı cesareti. Saniyenin onda birinden daha kısa bir sürede elindeki bıçağı ters cevirdi ve tüm gücüyle göğsüne kalbinin biraz üzerine sapladı. Soğuk çelik göğsünün içinde ilerlerken tarifi imkânsız bir acı tüm vücuduna yayılmaya başlamıştı bile. “Acele etmeliyim…” diye düşündü, bilincini kaybetmeden önce yapmalıydı planladığı şeyi. Göğsüne sapladığı bıçağı iki eliyle birden kavradı. Tüm gücüyle sapladığı yerden aşağı doğru çekerek bir yarık oluşturdu. Acı daha da arttı. Acıya aldırmadan açılan yarıktan içeriye elini uzattı. Kıpırdayan bir şey arıyordu içeride ve bilincini kaybetmeden birkaç saniye önce kıpırdayan şeyi kavrayarak yerinden çıkardı. “Başardım…” diyebildi sadece elinde kıpırdayan şeye bakarken.YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-7526955748278887952011-02-11T21:55:00.005+02:002011-02-13T22:15:31.857+02:00Taş Köprü<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9ULx7IWc5u35SVeYRCoyd8MsZFf2zMrXspwv3cYuORIJABV9rvPyNnFp7IIh4b3HqzXE9ps1T2AWE7Ovjqc2nMsRo_l-XY5syLS6H-5IrUU21tfev5kp3s-gmzQKmJW9N5-XkYUmvY-g/s1600/tas_kopru_gece_kar.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="133" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9ULx7IWc5u35SVeYRCoyd8MsZFf2zMrXspwv3cYuORIJABV9rvPyNnFp7IIh4b3HqzXE9ps1T2AWE7Ovjqc2nMsRo_l-XY5syLS6H-5IrUU21tfev5kp3s-gmzQKmJW9N5-XkYUmvY-g/s200/tas_kopru_gece_kar.jpg" style="border: 6px solid rgb(255, 255, 255);" width="200" /></a>Dolunayın saklandığı yerden çıkmasıyla karın sahte aydınlığı yerini berrak pırıl pırıl bir aydınlığa bırakmıştı. Yavaşça şehrin sokaklarından süzüldü, şehrin son ışıklarını da arkasında bırakırken ay ışığında parlayan taş köprü tüm heybetiyle gözlerinin önünde büyüyordu. Köprünün başladığı yere kadar giden asfalt yol oradan itibaren değişiyor, antik çağlardan kalma bir hal alıyordu. Köprünün ortasına gelince durdu. Kısmen donmasına rağmen ninni söylermişçesine tatlı bir şırıltıyla akmaya devam eden dereyi dinledi. Dere ay ışığında yıldızımsı parıltılar oluşturarak köprünün hemen altında karanlığa karışıyordu.<br />
<a name='more'></a>Köprünün kenarına iyice sokuldu dizleri taş duvara değiyordu, elini soğuk ve pürüzlü taş yüzeyde gezdirdikçe yüreğinin ısındığını hissetti. Soğuktan sertleşen yüzüne bir gülümseme yayıldı. Hatıralar bir biri ardına zihninde canlanırken derin bir nefes çekerek ciğerlerini doldurdu. Hava çok soğuktu, ciğerleri ve burnu yanmaya başlamıştı. Bir süre daha nefesini tuttuktan sonra hızla ciğerlerini boşalttı. Düşünceleri daha berraktı artık. Biran önce seçimini yapmalıydı. Bir yanda hayatı diğer yanda hatıraları ve tam ortasında kendisi vardı. Birini seçmeli bu karmaşaya son vermeliydi. Aynı huzurlu ve berrak zihni tekrar bulamayabilirdi. Belki de son şansıydı elindeki, kaybetmek üzere olduğu. Tekrar derin bir nefes çekti içine burnu yanıyordu ama aldırmadı ciğerlerini doldurdu. Soğuk kalbine işledikçe zihni daha da aydınlanıyordu. Gözlerini kapadı geçmişini düşündü anılar, anılar ve yine anılar tamamen doluydu zihni, orada bir başkasına yer olabilir mi acaba diye geçirdi içinden. Ciğerlerini tekrar boşaltırken tüm tasası soluğundaki su buharı gibi uçup gitti zihninden artık biliyordu ne yapacağını.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKRS9DoHunFUyhuKPK6pkAxLHZgPQMcpmrJoVSC5TOuZp5SKqy4lLXKWPIw2YuEugFyDawARBMmX7CKApz7bxlSQJMoVOunGBWOHGus65v49BwWBqy20uIPwFwlJ1cHDXsjloipIJtIis/s1600/cakil_tasi_kopru.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKRS9DoHunFUyhuKPK6pkAxLHZgPQMcpmrJoVSC5TOuZp5SKqy4lLXKWPIw2YuEugFyDawARBMmX7CKApz7bxlSQJMoVOunGBWOHGus65v49BwWBqy20uIPwFwlJ1cHDXsjloipIJtIis/s400/cakil_tasi_kopru.jpg" style="border: 6px solid rgb(255, 255, 255);" width="400" /></a></div><div class="MsoNormal"></div><br />
<i>Bir başka yarım kalmış hikaye daha buldum eski yapraklarım arasında </i>YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-26107929790290783072011-02-11T18:57:00.002+02:002011-02-11T19:45:35.269+02:00Nokta<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhixCwb3ULDAPVVKp1Wu5b648h57TESQwH6njNxEkO5USJ-txTNGunDMYgblu-Eb6BcKGSPgZmiPAp2Hsk8VLh_Ofc8p6Nwh5qJJ_UYXulBNIdEsuBtP_kUR2ndfVcpfx5CNpaG1cnjvfM/s1600/dunya.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="249" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhixCwb3ULDAPVVKp1Wu5b648h57TESQwH6njNxEkO5USJ-txTNGunDMYgblu-Eb6BcKGSPgZmiPAp2Hsk8VLh_Ofc8p6Nwh5qJJ_UYXulBNIdEsuBtP_kUR2ndfVcpfx5CNpaG1cnjvfM/s320/dunya.jpg" style="border: 6px solid rgb(255, 255, 255);" width="270" /></a>Varoluş savaşımı veriyorum benliğimde<br />
Bitmeyen buhranlar sarmış dört yanımı<br />
Bir noktayım zorlu hayat sahnesinde<br />
Noktaya düşen neyse onu yapıyorum<br />
Her cümlenin sonunda yine ben varım<br />
<br />
<br />
<br />
(Eskilerden bir şiir biraz elden geçirip adam etmeye çalıştım)YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-78577775332228589132011-02-10T16:12:00.004+02:002011-02-10T16:22:13.058+02:00Bir hikaye, başı ve sonu tamamlanmamış!<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhc4uZP-ifkpCUr2MW7nP5kO74zq8RJE6y4yJczvTljAM1BdGGRGBHdo7QZ9pVssvbt5jBbp3F5ld0CuJweNgMtu99ucjxef_V5Jrg_KzTTTsNBLH792wrdN39B7zZqPX-qmhk-Fp471aU/s1600/green_eyes%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhc4uZP-ifkpCUr2MW7nP5kO74zq8RJE6y4yJczvTljAM1BdGGRGBHdo7QZ9pVssvbt5jBbp3F5ld0CuJweNgMtu99ucjxef_V5Jrg_KzTTTsNBLH792wrdN39B7zZqPX-qmhk-Fp471aU/s200/green_eyes%255B1%255D.jpg" style="border: 10px solid rgb(255, 255, 255);" width="150" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />
</td></tr>
</tbody></table>Telefonu kapattı. Göz göze geldiler. Eylül balta girmemiş yeşil gözlerin içinde kaybolduğunu sandı. İnsana huzur veren, yüreğini rahatlatan koyu yeşil gözler. Gülümsedi, sıcak ve içten gülümseyişi aynı şekilde karşılık buldu. İlk defa gülümsediğini görmüştü.Tatlı bir sıcaklığın içine yayıldığını hisetti, yanındaki adamın gözlerinden gözlerine akan tarifi imkansız sıcaklık yeni yetme gençlerin acemiliğini hisettirdi yıllardan sonra. Ne yapıyorum böyle dedi kendi kendine bu heyecan, coşku, neşe... Sadece adını bildiği bir yabancıydı yanındaki. Sakin olmalıyım diye düşünerek telkinde bulundu kendine. Bakışlarını tekrar yola çevirdi.<br />
<br />
- Nereye gidiyoruz?<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Fatih ilk defa kendinden emin olmayan bir ifadeyle bakıyordu. Tepeden tırnağa kızardığını hisetti, şaşkınlık içindeydi. Bir iki kelime sarfetmek istedi ama dili düğümlenmişti bu basit soru karşısında. Ellerini iki yana açarak bilmediğini gösteren bir işaret yaptı. Ardından da kahkahayı bastı.<br />
<br />
- Sanırım bu durumda Sizi arabanızla kaçırıyorum.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7jGS56AkCng3CqOwm3OhlpOYwrNaKqAea4buoKn6zbAzGBwnH2BG36wPN3AJS6KQgKw45G25lqOT7yxJEu2HU9AKEOvnczoBa1NvEUb1mdq2wI8MsfVkS5uz4JOW9tOFy8czGkFpSBTY/s1600/light.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7jGS56AkCng3CqOwm3OhlpOYwrNaKqAea4buoKn6zbAzGBwnH2BG36wPN3AJS6KQgKw45G25lqOT7yxJEu2HU9AKEOvnczoBa1NvEUb1mdq2wI8MsfVkS5uz4JOW9tOFy8czGkFpSBTY/s200/light.png" width="200" /></a>Eylül az önce tanık olduğu anın şaşkınlığını üzerinden atarak gülümsedi. Onların yerine Sizin kaçırmanızı yeğlerim. Bu sözlerin gayet samimi ve istekli bir şekilde ağzından çıktığına inanamıyordu. Gerçekten bu tanımadığı adam kendisini kaçırsa korkuya ya da tedirginliğe kapılmayacakmıydı? Fatih'in konuşmaya başlamasıyla garip düşüncesinden sıyrıldı.<br />
<br />
-Kusura bakmayın her şey o kadar hızlı gelişti ki Beni de şehire götürür müsünüz diyemeden yola çıktık. Şehir merkezinde inerim Siz de oradan devam edersiniz olur mu?<br />
-Mühim değil önce gideceğiniz yere gidelim oradan evime geçerim.<br />
-Olmaz, zaten izinsiz bir yolcuyum diyerek itiraz etti Fatih. Yeterince zahmet verdim. Saatte geç oldu daha fazla geç kalmayın. Yarın da arabayı tamirciye göstermeyi unutmayın.<br />
-Beni çok zor bir durumdan kurtardınız Fatih Bey.<br />
-Resmiyete gerek yok Fatih demen yeterli.<br />
Gülümsedi.<br />
-Teşekkürler Fatih Bey... yani Fatih.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvx3NHzKIstz_s5GH926Rs5jKIQ3yJufdpSsVhb1BU-nFL-gTU4_xeKt_RhYsIqwhhn3WF0HzoBR5XyRP2k5e_eL28wyu3cE_ctNZdtlPyJ3xlusKf0k44d2k6Q772aytp_9lgkuV6jCA/s1600/1465507071_917063927d.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="205" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvx3NHzKIstz_s5GH926Rs5jKIQ3yJufdpSsVhb1BU-nFL-gTU4_xeKt_RhYsIqwhhn3WF0HzoBR5XyRP2k5e_eL28wyu3cE_ctNZdtlPyJ3xlusKf0k44d2k6Q772aytp_9lgkuV6jCA/s320/1465507071_917063927d.jpg" style="cursor: move;" width="320" /></a></div>Şehir merkezine gelmişlerdi Fatih bir otobüs durağının önünde arabayı durdurdu. Aynı anda araçtan indiler, arabanın ön tarafında karşı karşıya geldiler. Fatih tanıştığımıza memnun oldum Eylül diyerek elini uzattı.<br />
-Bende Fatih.<br />
-İyi akşamlar.<br />
-Sana da...<br />
<br />
Fatih durağa doğru yöneldi. Eylül otomobile bindi, kontağı çevirdi, gaz pedalına hafifçe dokundu araba yavaş yavaş hareketlenirken dikiz aynasından boş durağa ve Fatih'e baktı. Ani bir kararla frene bastı zaten hızlı gitmeyen araba hemen durdu. Fatih'in arabaya gelişini izledi dikiz aynasından.<br />
<br />
-Problem mi var Eylül?<br />
-Hayır yok. Ama gideceğin yere götürmeme izin ver en azından bu kadarını yapayım. Kendimi borçlu hissediyorum. Hem bu saatte araba bulmanda zor otobüs seferleri çoktan bitti görünürde taksi de yok. Lütfen?<br />
<br />
Fatih itiraz edecek gibi oldu sonra çevresine bakınarak omuz silkti.<br />
-Haklısın galiba. Gülümseyerek bu iyiliği yapmana izin vermeliyim dedi. Kapıyı açtı ve yolcu koltuğuna kuruldu.<br />
<br />
Araç tekrar hareket etti bu defa şoför ve yolcu değişmişti. Zaman ilerliyor insanlar yeni günü hazırlıklı karşılamak için teker teker yataklarına çekiliyordu. İşte ok böyle yaydan çıkmış küçük tesadüfler büyük olaylara gebe kalmıştı. Kainatta tesadüfe yer yoktu ama insanlar anlayamadıkları durumları tesadüf kelimesinin arkasına saklayarak fazla düşünmüyorlardı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkhJHGOnqAPn0V0n7xGRoulCg25gv41PZGagTX72HxAuhINBO7N6xC3vCiMXgbu3_SXbqG1wGsLGl4WD2YMi9eSKNkNKOlhMhGmdbi4PMazpLjrj6rECRSu-Yj88kEfaTIByiAS5qys_E/s1600/empty-street.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkhJHGOnqAPn0V0n7xGRoulCg25gv41PZGagTX72HxAuhINBO7N6xC3vCiMXgbu3_SXbqG1wGsLGl4WD2YMi9eSKNkNKOlhMhGmdbi4PMazpLjrj6rECRSu-Yj88kEfaTIByiAS5qys_E/s1600/empty-street.jpg" /></a></div>YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6161188980586098558.post-54365602340294045502011-02-10T02:14:00.003+02:002011-02-10T16:15:26.357+02:00Doğrular değişken midir?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp_WfNksGjcMdnKAefAHq_TXQSFMytRLErf9wGhgf3J5NTY5F5-buNibtzqoGM_uv-9JR3Ui07i18DAAzsjPKC0X-2wqp2emhTw9NdrAemiIBSziyyaXPJ3j0bn7iUBJ7ZegOP2V7PpfQ/s1600/cocuk.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp_WfNksGjcMdnKAefAHq_TXQSFMytRLErf9wGhgf3J5NTY5F5-buNibtzqoGM_uv-9JR3Ui07i18DAAzsjPKC0X-2wqp2emhTw9NdrAemiIBSziyyaXPJ3j0bn7iUBJ7ZegOP2V7PpfQ/s320/cocuk.jpg" width="298" /></a></div><br />
Eski defterlerimi karıştırdım bugün. Kenarına birşeyler karaladığım tüm eski yaprakları yeniden gün yüzüne çıkardım. Ara sıra havalandırmak lazım ki küflenmesinler. Gariptir, insan bazen geçmişine şaşırıyor; pürüzlü yollardan geçmiş, türlü zorluklar atlatmış, acılarla boğuşmuşum. Yarından bugüne bakınca tümünün basit şeyler olduğunu görüyorum ama ne yazık ki çoğu zaman dünden bugüne baktığımdan ızdırap çekiyorum. Bardağın boş ya da dolu kısmını görme paradoksu burada da karşıma çıkıyor.<br />
<br />
Püf noktası olaylara bakış açımızda gizli. Doğrular tektir diye düşünürüz her zaman ve bu da bizi ister istemez düşündüklerimizin, yaptıklarımızın doğru olduğu, gerikalan herkesin yanlış olduğu fikrine götürür öyleki sonunda saplantı haline gelir doğrular(ımız). İnanmayan bir insan için din gereksizdir, yanlıştır, bir hristiyan Tanrı'nın tekliğine inanmaz ona göre yanlıştır, müslüman bir insan ALLAH'ın varlığına ve tekliğine inanır. Hangisi doğru, hangisi yanlış? Hoşgörü dini İslam bu noktada anlayışlı olmaya davet eder müslümanları (aldırmayın intihar bombacılarına, İslam adı altında masumların canını alanlara, örümcek beyinlilere). Bu gibi derin mevzulara dalmadan yüzeye çıkmak ve asıl konuya geri dönmek istiyorum. İnancı, bakış açısını açıklamak adına güzel ve etkili bir örnek olduğu için verdim.<br />
<br />
Geldiğimiz nokta özetle; doğrunun nereden ve nasıl bakıldığına göre farklılık gösterdiğidir. Hala ikna olmadıysanız, bu fikri Mevlana'ya ait çok güzel bir yazı ile örnekleyebilirim.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
<div style="color: yellow; font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><i><span style="font-size: small;"><b>"Hintliler, karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler</b></span><span class="mesajgizle">. </span><span style="font-size: small;">Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. </span><span style="font-size: small;">Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkanı yoktu. O, göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.</span><span style="font-size: small;"> Birisi eline hortumunu geçirdi, "Fil bir oluğa benzer" dedi</span>.<span style="font-size: small;"> Başka birinin eline kulağı geçti, "Fil, bir yelpazeye benziyor" dedi</span>. <span style="font-size: small;">Bir başkasının eline ayağı geçmişti, dedi ki: "Fil bir direğe benzer"</span> <span style="font-size: small;">Bir başkası da sırtını ellemişti, "Fil bir taht gibidir" dedi</span>. <span style="font-size: small;"><b>Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu</b></span>.<span style="font-size: small;"> Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif</span>.<b>"</b></i> </div><br />
İşte bu gibi nedenlerden ötürü insanlar birbirlerini yargılamayı bırakıp anlamaya odaklanmalılar. Tüm insanlık gerçeğin bir ucundan tutmuş avaz avaz bağırıyor ben doğruyum, ben doğruyum, geri kalan herkes yanlış. İnsanlık bir yorganı paylaşamayan evli çiftten bile daha çözümsüz bir durumda. <br />
<br />
Uzattığımın farkındayım ilk yazı için biraz fazla oldu bu giriş. Yarın ilk işim havalandırdığım yaprakları gözden geçirip dijital ortama aktarmak olacak. Tatili iyi değerlendirmem, bugüne kadar kaybettiğim zamanı telafi etmem lazım.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5t_lhatFcSrwKk-glsIQQ1-52mB8AybZWOgOAGeCxwPOO0EcbSaU67XG4gR55OH87P6V5i3ZrPJtaB-HmD3ebK_gGfWVOWiYs2ThRgI_lg3onD7kTJIehf90YYYlQFCktnbb5le2QsZ4/s1600/bank.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="197" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5t_lhatFcSrwKk-glsIQQ1-52mB8AybZWOgOAGeCxwPOO0EcbSaU67XG4gR55OH87P6V5i3ZrPJtaB-HmD3ebK_gGfWVOWiYs2ThRgI_lg3onD7kTJIehf90YYYlQFCktnbb5le2QsZ4/s400/bank.jpg" width="400" /></a></div><br />
Fillerin neden asla unutmadığını merak edenler <a href="http://www.youtube.com/watch?v=3WKMkyjYKI4">buraya tıklayabilirsiniz :)</a>YolcUhttp://www.blogger.com/profile/11744213837097433446noreply@blogger.com1